Böyleyken böyle. Socially unacceptable addettiğim, hiç etik değil diyerek şarladığım ve esheflerle kınadığım ne varsa burnumun dibinde bitiverdi son iki haftadır.
Peki rahatsız mıyım bu durumdan!?
Üçüncü-sınıf-pavyon-şarkıcısı kahkahaları* eşliğinde, hayır!
Konuşmaktan da yoruldum artık. Derste, telefonda, çevrimiçinde, çevrimindışında, ofiste, gelende, gidende, bankonun önünde, merdiven ortasında, pencere pervazında, kıçımın kenarında (!) ve benzeri neresi varsa orada. Bu nedenledir ki, gün sonunda yöneltilen sorulara 10 saniye boş boş baktıktan sonra cevap verebildim; anlayışımın kıtaldığından değil, bilakis kimseyi no more anlamak istediğimden kendisi.
Bazen Jay gibi işediğim kumla kavga etmek, halı-kilim-paspas ne varsa onun püskülleriyle oynaşmak ve oturur pozisyonda kuyruğumu yakalayıp çekerek geriye düşmek istiyorum. Adam çektiğinin kendi kuyruğu olduğunu bilmiyo mu sanki! Minare götüme, dünya skime modunda takılıyo işte, ondan iyisi mi var..!
* Üçüncü sınıf pavyon şarkıcısı falan değilim ve hatta pavyona hiç gitmedim. Kendisi, durumun bünyeye verdiği mazoşist-like zevkin göstergesi bir Türk filmi enstantanesinden daha fazlası değildir, o kadar.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 bows:
Post a Comment