Straightforward

Wednesday, July 29, 2009

"kadınların iflah olmaz çöp çatma hevesine iffffrit oluyorum. bırakın herkes meyl-i gönlüne çaksın -click ve spark babında- canım a-aaaa!"

Ölümüne fingir-friendly bi insanın fingir-free bi ortamda çalışmak zorunda olması kadar can sıkıcı bi'şey yok. Sen iyi arkadaş modunda takılıp giderken, havvakızlarının farklı kafalarda olması ve kendilerinden gayet bağımsız devam eden hayatında gerçekleşen gel-gitlerin suratına ya da orana-burana yansımasından kendine pay çıkarması ve/ya alınması ve akabinde bu alıntıları kel alaka kimselere dillendirmesi ve söz konusu kel alaka kimselerin sana dönüp feedback kıvamında türlü-çeşitli yorumda bulunması, ortaya çıkan a şapşal circle göz önüne alındığında karma mıdır?!

John Doe In Action

Sunday, July 26, 2009

Hep derim ya işaretleri takip etmek hem faideli hem de eğlenceli bi aktivitedir. Zaten her şeyin bi gerçekleşme sebebi illa ki vardır. Ve fakat bu, monoton hayatlarımızın, ki şu hayata hala monoton deme cürrretini gösterebiliyosam yok artık ebemin hmı, cortladığı her yerinde züğürt avuntusundan hallice bi rahatlama gereci olarak kullanılmamalıdır.

Şimdi bu konuyu nerden ve neden açtım, çıkış noktam tam olarak nedir, varacağım bi yer var mıdır ve sayir soruların cevabı, an itibariyle neden bu kadar kuduruk olduğum sorusunun cevabından daha önemli değil! Böyle hem sinirliyim, hem gerginim, hem yorgunum, hem coşkunum hem de duygum-durumum bozuk. Bu bağlamda, söz konusu bozukluğu son zamanlarda pek bi sıklaşan süpersonik-fantastik kozmik olaylarla bağdaştırmak istiyorum.

Daha 2-3 dakika önce twitterdan tutun bilgisayar ekranına etrafımda ne varsa küfrederken şu notifikasyon girdi gözüme:

Something is technically wrong ifadesini okuyunca o kadar eğlendim ki şu şahane kelime haznemle anlatabilmem mümkün değil. Sözün bittiği yerin dibine girmişim sanırım. Sevgi ve şefkat sellerine gark olasım geliyor, herkesi beklerim *tweet*

The Perfect Drug

Monday, July 20, 2009

carve your name into my arm.
instead of stressed, i lie here charmed.

Simple Things

Friday, July 17, 2009


Tatilin amacı sapına kadar dinlenip partially minare gtüme dünya skime kafasında dolanmaksa dolandım, lakin canımın çoğu kaldı evde (pop-kültür göndermeli söylemlerin hastasıyım, yerse). Kaldı ki öyle deniz-kum-güneş üçlemesi için hayatımın hiçbir döneminde yanıp tutuşmadığım gibi şimdi de düşlerimin en ufak bi parçasını dahi süslediğini söyleyemem. Bu nedenledir ki, pazar sabahın köründe Ankara'ya kaçacak olmanın haklı heyecanını yaşıyorum içten içe. Dönüşte yapacak milyorlarca şey olmasının da bu ruh hali üzerinde kayda değer bi etkisi olduğu muhakkak, ki Ikea mamülleri + yeni kahveler tek başına yeter de artar bile. Yeme de yanında yat bi kimseyim, daha da bi'şey demem.

Big Wheel

Monday, July 13, 2009

Bugün yol boyunca direksiyon başında yaptığım türlü şımarıklığa ve katlettiğim şarkılara anne ve babamın zerre tepki vermemesi içimdeki trafik canavarıyla başbaşa kalmama sebep oldu. Sonrasında getirdiğim canım çok sıkılınca böyle çeneme vuruyo işte hof! açıklamasına uygun gördükleri hı-hı'lara diğer tarafa çevrilen kafalar da eklenince tam olarak nerden geldiğimi bi kez daha anlamış oldum, ki 88 derece sıcakta daha sevecen bi'takım yaklaşımlar beklemek gayet hayvanatlık olurdu, mutluyum evet.

Code: Siren

Sunday, July 12, 2009

10 Temmuz 2009 Cuma Ms. Amos (bkz. Tori Amos) ile tanışmamın 4. (dördüncü) yıldönümüydü. Söz konusu dönüm dahilinde herhangi bi kutlama ve sayir bi'şey yapmıyorum doğal olarak, ki yapabilirim, delilik baki; ancak kafamdaki minik iç sesler tüm gün where did the time go?! diye dolandıkları için fazlasıyla uyuzlandım. Gün içerisinde gidemediğim 2007 konseri sahne önü biletini çıkarıp okşamak ve koynuma sokup uyumak eğiliminde olsam da yapmadım, ki onu da yapabilirdim gayet.

2 (iki) gün önce ise Tortor şahanesi Sinsual Attraction Tour'un ilk konserini Seattle'da verdi. Her seferinde söz veriyorum kendime bu defa saykokiller kafalara bağlamak yok, efendi gibi bak geç bulduklarına diye ama mümkün olmamalı ki şu dakika itibariyle yine aynı durumdayım. İşin kötüsü yaş ilerledikçe daha bi bünye kaldırmaz oluyo bu heyecan ve hezeyanları. Bir tek dileğim var (çok ciddiyim), güzün gerçekleşme potansiyeli gördüğüm konser için ayırdığım son kalan 2 günlük yıllık iznim boşa gitmesin. Ben bu kadar çabalarken Tortor kalkıp gelmezse terbiyesizlik etmiş olur kanımca, amen.

Radiohead Praha-Prague-Prag konser biletinin cebimde nasıl huzurla durduğundansa daha sonra bahsetmeyi düşünüyorum, zira yarın için hazırlamam gereken bi bavul ve Antalya'dan başlayarak planlanması gereken 6 (altı) güncük bi tatil var. Hayat gerçekten çok zor.

Suck It, Universe!

Thursday, July 09, 2009

Dersin ortasında gelen mesaj #1: Bizamanlar insan sanardım seni saygı duyardım gözümde değerin vardı artık ne adını ne varlığını nede senin gbi bi insanı,gerçi sana insan denilirse diğer insanlara hakaret etmiş olurum en sonunda kendinle muattap ettirdin ya beni sağol yazık sana sadece acıyorum kalıbının adamı olamamışsın

Cevap #1: İyi mesai harcamışsın da kimsin?!

Dersin ortasında gelen mesaj #2: Gerçi sen mesai harcamaya değmezsin senle muattap olup mesaj çektiğime üzülüyorum

Cevap #2: Onu en başında düşünecektin, dilini düzelt önce!

Bu denli dil fakiri bi kimsenin yakınımda bi yerimde bulunma ihtimali olmamasına rağmen merak işte, üşenmedim kim benden bu kadar tiksinmiş olabilir diye düşünüp hayatıma giren-çıkan herkesi bi film şeridinden geçirdim ama cevap bulamadım haliyle, ki bu arabesk yaklaşımlar da kıyış kıyış yapıyo adamın içini. İlerleyen saatlerde olm çok merak ettim kimmiş bu denyocan diye numarayı esotto'ya verdim, o da erkek arkadaşıma mesaj atmışsınız ne iş, n'oluyo nidalarıyla daldı hadiseye. Sonra anlaşıldı ki mesajların asıl muattabı Muhittin isimli heart-breaker bi genç, sahibi de beni tanımayan ve fakat 5 dakikalık konuşma sonunda mesajları hala doğru numaraya gönderdiğini savunan bi şapşal.

Evrenin bana bugünkü sunumu bundan ibaret, sevgiyle.

Two and Some

Tuesday, July 07, 2009

Favor: Depresyonda falan değilken içinin sıkışması çok saçma. Gayet iyi hissederken etrafındaki herkesin itinayla kötü göründüğünü gözüne sokup ilgileniyo ayağına cinlerini ters döndürmesi daha da saçma. Hem iyinin tersi istisnasız her zaman kötü olmak zorunda değil. 28 yaşında kazık kadar bi adamın içinde tepiştiği (bkz. içtepiklenmek) hissiyatlarla tanışık olmamasına apışıp şaşırması yine çok saçma. Bu bağlamda, evde duramayıp her fırsatta sokağa fırlamak en mantıklı hareket değil de nedir?! Saçmanın tersi de istisnasız her zaman mantıklı olmak zorunda değil.

Dear God, yanına geliyorum. Bi tur binim mi, n'oolur?!

Flavor: Ekmeklerin bile beyaz ve siyah olarak ayrıma uğradığı şu hayatta siyahların yanında durup fark yaratmak taraftarıyım, ki ırkçı falan değilim, olmadığım gibi interracial oluşumları takdirle karşılarım. Hatta fetişin suyunu çıkarıp çifte üçüncü olurum, yine de beyazın göbek oluşumunda oynadığı aktif rolün yıkıcı etkisinden kurtaramam kendimi. Egom gelsin cimcikleyip uyandırsın beni bu deli saçmasından, da fantezinin tersi istisnasız her zaman gerçek olmak zorunda değil.

Faerilicious

Sunday, July 05, 2009

i know what you did last night

One More With Feeling

Saturday, July 04, 2009

Şimdi farkettim ki aslında one more with feeling ve once more with feeling gayet farklı şeylere karşılık gelen oluşumlar. Regina'ya boşuna şarlamışım, çok özür dilerim. Bu farklılığı şu ana kadar nasıl farkedememişimden ziyade aman tanrım gönderimin başlığı gereksinimlerimin tanımlanmasında ne kadar tatminkar bi rol oynuyor diyerek seviniyorum gecenin şu vakti.

Hepi topu 7 tane günden oluşan rutin bi haftanın 5 tane gününü alkollü geçirmiş bu ruh haliyle, one more with feeling diyerek her bir günü bir öncekinden daha şahane bi Cuma gününe dönüştürebilirim kolaylıkla ve once more with feeling, alışılagelmiş patternlarımın dışına çıkmadan sümük gibi uzadığını iddia ettiğim kısacık bi haftanın aslında çok çabuk geçtiğini önererek yine ve yeniden tezatlanıveririm.

Dahası my iieeego is on fire.

edith: kasıla kasıla yazdığım şu kadar şeyin içine etmek gibi olmasın, da şarkının adı zaten one more time with feeling. boşuna kafa yormadığım belliydi ve fakat bu mallık nerden geldi onu bilemedim (bkz. frozen margarita effect). en baştaki saptamaya dönecek olursak; hali hazırda once more with feeling gibi bi albüm ismi varken magnifiqué bi şarkıyı one more time with feeling olarak isimlendirmek gayet gereksiz.1 çağrışımlara sebebiyet vereceğinden, bizzat kendim ne kadar gereksiz.2 bi saplantı yaşadığımı farkederek sözlerimi burada sonlandırmak istiyorum.