Çok manidar şeyler yapasım var gibi bu akşam. Hani böyle maniler düzüp sağa-sola yollamak ya da şapşal kelime oyunlarıyla kendimi şaşırtıp eğlenmek gibi. Bunların hiçbiri manidar görünümlü değil, farkındayım; lakin işin özü orda zaten. Herkes gördüğü gibi anlayacak olduktan sonra ben ne diye uğraşsın allasen!
Öğrencilerim de bugün -yine sayemde- histerik kelimesinin anlamını uygulamalı şekilde görme şerefine nail oldular. Derse girdiğim ilk andan itibaren 32 diş sırıtmak suretiyle yaptığım konuşmaların arkasını kesemeyince, çift kişilikli okutman modunda saldım gitti. Kas-kasıl nereye kadar. Hatırlayamadığım kadar uzak bir zamanlar sahne korkum vardı, evet. Bir de şimdi bak ve hatta dön bak aynaya, bu sen misin hatırla! Patlıcanın ingilizcesini de yazamıyomuşum ayrıca, bugün farkettim. Aborgine değil abeurgine (bak yine yannış yazdım!) aubergine olacak(mış )doğrusu. Bi öğrencinin de dediği gibi, beraber öğreniyoruz işte. Ne tatlı.
Birden çok yoruldum. Gözümün önünde hala ağustos dönemi 100 saatlik hazırlık atlama programından kareler uçuşur vaziyette. Aynı programı 808 kez evirip-çevirdikten sonra ilk formatından bir arpa boyu ileri getirmiş olmanın evlere şenlik sinirini yaşar gibiyim hala. Ve lütfen pek sevgili üniversitelerimiz sınav içeriklerini enine-boyuna yaraşır biçimde hazırlayıversin bundan sonra. Koskoca tabir ettiğimiz üniversiteler makul sınavlar hazırlarken, onların bi'kaç beden altı kurumların kendinden geçip nerdeyse çakma TOEFL kriterlerine uygun bi prosedür takip etmesi midilli skinde uğur böceği izlenimi yaratıyo gayet.
Uğur böceği dedin, aklımı aldın. Sanırım bu kadardı.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
2 bows:
bütün bunları o bensiz,o gizli kapılar ardında,çok uzakta ve geçmiş'te yaşaıyorsun değil mi..hatrımda kladığı kadaı ile;loş bir ortam,yanında dumanının odayı sardığı sigaran daha yanuında bogazını ıslatacak birşeyler.alkollü alkolsüz.muhtemelen cdler ve kağıtlar her yerde,kedicik üstünde bir yerlerde..
zaman akıp gider,kırılıp dökülürüz
yuvarlanıp gideriz.
seni her okuduğumda kendime geliyorum.
geçmişe gidiyorum.
ve yine kendime geliyorum.
boşver tyra, ben pek çok yiyeceğin ingilizcesini dahi bilmediğimi bu istanbul gezimde bir kez daha anladım. ama biz ingilizce öğretmenlerinin pek tatlı bir kızgınlıkla (ki kızgınlığın muhatabı kendisi midir öğrenciler mi bilinmez) dedikleri gibi: i am not a dictionary aaaaa.
Post a Comment