baby-babe-bebek 98

Wednesday, June 27, 2007

* Saç tellerinle kanun çalmak istedim, oh bebek!
* Eteklerinde çalan zil oldum, davula vurdum, oh bebek!
* Dişlerinin arasına kaçan susamdan sokak yaptım, oh bebek!
* Eteğin olsa giyerdim, parmak arasında şıpırdardım, oh bebek!
* Esmer pirinci rokaya sarıp sen diye yedim, oh bebek!
* Bembeyaz tenin otoban misali, kaybolmamak mümkün değil, oh bebek!
* Düşük bel kotuna çakma kemer olsam, oh bebek!?
* Herkes anlamasın deyu deyu maske taktım kalçama, oh bebek!
* İngilizce'yi Türkçe anlatsam, diline pelesenk olsam, oh bebek!
** Çılgınca gezindim kılavyende, oh bebek!

** Daha sonra orotik -kısa- hikaye olarak yer bulacaktır bu sayfalarda.

Edepsiz 97

Tuesday, June 26, 2007

Hepiniz-topunuz-her şeyiniz bi siktirin gidin, gözüm görmesin.

Dinlenesi şarkı: Nasıl Delirdim
İzlenesi film: Texas Chainsaw Massacre
Takip edilesi dizi: Dexter
Okunası kitap: A'dan Z'ye Seri Katiller Ansilopedisi

bi de cehennemin dibi eeöööh!!!

secret 96 - I don't like sundays, whatsoever

Sunday, June 24, 2007

Farkına bile varmadan işkolik olmuştur sanki DeSalvo kişisi. Can sıkıntısından "ah keşke işe gitseydim ulan!" diyecek kıvama gelmiştir gün içinde. Bir taraftan da her Pazar aynı şeyin yaşanma zorunluluğunu irdelemektedir istemsiz. Geçen Pazar'ın aynı olmadığının farkındadır, lakin yapacak daha eğlenceli bir uğraşı yoktur an itibariyle. Mozaik pasta bile yapmıştır ve hatta karamel sosludur yaptığı pasta, hindistan cevizi bile koymuştur içine bol tarafından. Yalnız olmasa belki...

Diğer taraftan yarini özlemekten de yorulmuştur artık. Nereye kadar gidecektir böyle..ki! Çıldırıp ortalığı darma-duman etmekten korkmaktadır. Olmadı kolundan tutup kaçıracaktır uzak diyarlara, yari ondan önce davranmazsa pek tabii.

Beri yerden betimleyici persona moduna girmiştir gayet DeSalvo kişisi. Yana yatık söylemlerin suya batık ruh halini başarıyla yansıttığını düşünmektedir. Oraya buraya resimler serpiştirmek arzusuyla yanıp tutuşmaktadır, ama yapmayacaktır pek muhtemel..yapsa da sona saklayacaktır yapmak istediği her ne ise, zira "killer" olmalıdır en hakkını verir şekilde.

"With a sampled heartbeat and a stolen soul, I sold my songs to have my fortune told." ya da "If it's true that love will never die, then why do the lovers work so hard to stay alive.." ve akabinde;

Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket









sweet 95

Saturday, June 23, 2007

..dayanılmaz sırt ağrıları içinde evine ulaşabilmiştir sonunda DeSalvo kişisi. Aklını 30 küsur kilometrelik yolun bir yerlerinde bıraktığı için de, "eed bunnarı yazıcam eve gidince" dediği pek çok şeyi unutmuştur çoktan, şaşırılmış mıdır ki!?

Öncelikle bina amirliği pozisyonunda kendimi içinde buluverdiğim kaosu daha az acılı atlatmama yardımcı olan wykka-jan'a kom-, kos- ve de kopkokulu öpücüklerimi yollamak istiyorum buradan, zira efsane bir gündü bugün, anılarıma anı - deneyimlerime deneyim kattı gayet.

Sonralıkla Sözlü STS'ye İngili-zce'de neden Oral Placement Test dendiğini sorgulamak istiyorum bir kez daha. Yazılı STS = Written Test, pek şahane; lakin Oral Placement Test'in farklı çağrışımları söz konusu (bkz. "bunun analı da mı var a.k. ehuaheua"). Herkes şahsım kadar pis ve libidosu yüksek olmak zorunda değil pek tabii, ancak geliniz ve de görünüz ki sözlü sınav sorularının yazılı olduğu kağıdın tepesindeki kafam kadar başlığı her gördüğümde gülmek gelir içimden, n'eyleyim. Duygu ve düşüncelerimi bir kez daha korkmadan dile getiriyorum sanırım, aferim.

O değil de şöyle bir şey söz konusu;

DeSalvo: Eed canım, yazılı sınav sonucunu konuşman ne kadar destekliyo ona bakıcaz şimdi, sonra da uygun bi kur yazıcaz. heyecanlanmana gerek yok, biraz muhabbet edicez sadece.

Potansiyel Kursiyer: Oyhh, huuhf, ama benim konuşmam iyi diil ki!

DeSalvo: Taam işte sen bi sorularıma cevap ver görücez neymiş ne diilmiş. Okey, can you talk about yourself? How old are you? Where are you from? What do you do?

Potansiyel Kursiyer: Böyyh, bunnarı Türkçe söylesem? ne sorduğunuzu annıyorum ama konuşamıyorum!

DeSalvo: [iç ses: hay a.k.! bi dene ulan denyo-jan!] Bak canım, Türkçe cevap verirsen olmaz, biz Burada İngilizce öğretiyoruz, sakin ol biraz, hem cevap vermezsen 1. kura yazmak zorunda kalırım seni, hem ne güzel yapmışsın bilmem kaçıncı kura kadar!!

Potansiyel Kursiyer: Eaaa, Aııı, soruyu tekrar alabilir miyim!?

DeSalvo: Bööööö..!

Bugün itina ile yapılan sittin oral placementa en basit bir örnektir yukarıda görülen. Çoğu çocuk azı genç pek çok insan elden geçirilmiştir sabahtan akşama kadar. Arada iflah olmaz uyuz veliler de var, unutmamak lazım. Arada yırtık donundan fırlayıveren haddini bilmez birine de davut güloğlu şeysinden kapak olsun hediye edilerek gönderilmiştir gayet.

Konu değiştirmek gerek, sevgili DeSalvo!

Beybi yarın öğleden sonra vakti dönüyor İstanbul semalarından. Çok gezdi bu ara, kıyamam. "Çalışma bundan sona, ben ikimize de bakarım.." demek istiyorum kendisine, ama 1. doğaya aykırı 2. 3 kuruş kokutman maaşıyla nereye bakıyosun, bi dur. Hal böyleyken öyle işte, hayırlısı muhakkak.

Sertifikaları ayrı ayrı klasörlere yerleştirme fikri gayet muhteşemdi, sevgili DeSalvo, teprikler size..

Önümüzdeki hafta 3 gün boyunca geçen hafta yazılı sınava sokuşturduğumuz kokutman adayları arasından seçilen 59 şahsın mülakatı yapılacak. Dilbilim mezunu kimselerden ne kadar nefffret ettiğimi bir kez daha vurgularken, diğer adaylara başarılar diliyorum.

Bu gereksiz bilgiyi de paylaşıma sunduktan hemen sonra inzivaya çekilip bir de kuluçkaya yatmak gerektiği kanaatine varmıştır DeSalvo kişisi, zira yeni gönderilere gebe olunmalıdır her daim, evet.


the.good morning

Tuesday, June 19, 2007

Bugün tek yapmak istediğim seninle çayırlarda koşaraktan hafif esen rüzgarda kelebenkleri kovalamak eheh uykumu alamadım sanırım, günaydın beybi =)

bu kadar.

I don't like Sundays

Sunday, June 10, 2007

kapalı bir Pazar gününü temizlik, çamaşır, bulaşık ve yemek gibi düşman çatlatan aktivitelerle geçiren DeSalvo kişisi, paylaşması gereken bir şeyler varmış gibi oturmuştur yine bilgisayarının başına. Aslında yeni oturmamıştır ama giriş kısmında öyle yazmayı uygun görmüştür..

Vudukızımın dediğine göre wykka-jan ile konuşulmuş ve kutsal kitap Headway'in belli başlı bölümleri gerçek kesit kıvamına getirilecekmiş, fantezi pek tabii. the.gang, kitaptaki "fake" karakterlerin yerine geçerek konuları daha eğlenceli kılacak bu gidişle. famous couple, the.flu convo ve arranged marriages ilk akla gelen başlıklar. ben de kendime uygun bir konu bulmaya giriştim istemsiz, lakin gençlerin kimlik bulma süreçleri üzerinde meydana getireceğim olumsuz etki ve Türk aile yapısına aykırı tavrım bu girişimi yarıda kesmeme neden oldu, hayırlısı diyelim eahaha

Yaratıcılık sınırlarımı da zorluyorum bu günlerde. Dünkü YLD sınavında -sözde- salon başkanı iken küp şeker ve sınav sorularının içinde bulunduğu kitapçığın içine konduğu çuvalımsı şeyin ağzını her önüne gelen kolayca açamasın diye kullanılan metal mühür (biliyorum mühür metal olmaz) ile yaptığım şah'eseri paylaşmak isterim an itibariyle:

Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket

Yıkıntıların arasında doğan bir aşkı anlatmaya çalıştım bu eserimde. Herkesin anlamasını beklemiyorum, zira san'atın doğasına aykırı. Kırk kafadan seksen fikir çıkacak ki san'at olsun, değil mi!?

Ağustos itibari ile yeni ufuklara yelken açacaktır DeSalvo kişisi, bu defa gerçekten istediği bir şey gibi görünmektedir sanki. Radyo-TV-Sinema, evet heyecan uyandırmaktadır bünyede. Hem ilerisi için de gayet gerekli olacaktır zannınca (bkz. moving to İstanbul with the.one and not coming back).


go for it, you sanomabiç

Monday, June 04, 2007

.."better late than never, evet" diyerek tez cürisine 3 (üç) gün kala mastırı bırakmıştır DeSalvo kişisi, huzurlu uyuyabilmektedir artık.

wykka-jan'a hepsi için ayrı birer gönderi yapacağımı söylemiştim ama çok kasmayalım bünyeleri, bu defalık şöyle olsun;

hayatın hedesi: canının çekmediği şeyi anında bırakmalıdır insan kişisi, önce sağlık pek tabii, gerisi gayet yalan - tecrübe sabitlemiştir, o kadar.

mutluluğun kaynağı: keşkül = ) ama sadece bende var, bu durumda genelde sütlü tatlılar özelde ise çikolata diyelim, ye ye kudur işte.

dil kursta öğrenilir mi?: bilmem, hiç gitmedim. gelenlere bakılırsa olabileybıl gibi sanki.

osuruğun faideleri: you have to see it for yourself (dışardan gelen zorunluluk, evet) have seen mine, n'oldu anlamadım, yok faidesi falan - hem çok gereksiz, niye böyle bi başlık açmışım zamanında anlamadım..ki!

yarın Koçtaş'a gidilecek inşalla. sardunya alırım belki, belki keşkül de yerim, yiyemesem de koklarım belki, belki nasıl yapıldığını öğrenirim, öğrenirsem hep keşkül'üm olur belki..