yaşım şu. bu işi yapıyorum. allah katında evli sayılırım, amen. sonra burda yaşıyorum ve böyle böyle de bir çevrem var. hepsini bir çerçeveye sıkıştırıp karşısına geçsem gördüklerimden oldukça memnun bir halde bıraktığım sigaradan bir tane yakabilirim, sırf keyif pezevengi olayım o anda diye. aradan sen de iki dakika, ben diyeyim 3 dakika geçmeden modum düşebilir ve sen de ertesi günün salı olmasına, ben diyeyim o günün pazartesi olmasına bile kafayı takabilirim. buldumcuk ruh haline nerde bir çare? var mı buzlukta dondurulup muhafaza edilebilen yedek ruh halleri? mesela bitter çukulatalı? ya da franbuazlı?
sonra bir pazar sabahı kalkıp 2.5 saat boyunca kahvaltıda ne yesem diye düşünebilirim. onu düşünürken, kahvaltı ederken ne izlesem diye şaşırabilirim de. aslında şaşırdığım kendimimdir o anda, zira artık markete gittiğim zaman içecek reyonunun önünde 10 dakika ne alsam diye düşünüp her zaman aldığım diyet kolayı almıyorumdur. yani, diyet kolayı alıyorumdur, fakat durup-düşünüp almıyorumdur. insan kendi kendini en fazla ne kadar yorabilir gör işte. bütün bu fuzuli kararsızlıklarla uğraşırken arada kaynayan asıl önemli mevzular var bittabii. ve indirilen tonlarca film arasında unutulan bazı filmler.
multiple sarcasms gibi.
hem multiple hem sarcasms olmasına vurulmuştum ilk gördüğümde, ki eğitim bilimlerine "çoklu sarkastik yaklaşımlar" kazandırmak gibi şahsi bir takım ilimsel beklentilerim var. neyse işte, aylar sonra bugün ne yerken ne izlesem diye düşünürken "hadi evlat" dedim, "en büyük ayıplarından biri olacak bu filmi bir gün daha bekletmek!" ve kendimi dinledim. ve kendimle gurur duydum. ve daha önce hakkında hiç düşünmediğim bir üçleme kuruverdim kafamda lost in translation - a single man - multiple sarcasms şeklinde.
an itibariyle başka ne diyebilirim bilmiyorum. huzurluyum. benim de başlayıp, ya da başlar gibi yapıp yandan attığım, bir takım kurgularım var hala portlend semalarında salınaduran. benim de belki günün belli saatlerinde ya da haftanın belli günlerinde tuvalete kapanıp klozetimle daha yakınlaşmam gerek. ya da tüm bilgisayarlardan imtina edip eski bir daktilo almalıyım. ama hikayem daha retro görünsün diye değil. malum, ne varsa eskilerde var.