Homunculus

Friday, June 25, 2010

bilgisayarda çalan müziğin sesini televizyonun kumandasıyla kısmaya çalışmam aklımın yirmibin fersah havada olduğu anlamına falan gelmiyor. ayrıca bu ilk değildi, haliyle son da olmayacaktır. son olmayan, sonu gelmeyen başka bir şey de içimdeki bu sonsuz tatil aşkı. bittabii tatil anlayışımın deniz-kum-güneş üçlemesi dahilinde yalanan "magnum" dondurmalar ve akabinde lüpletilen dandik biraları içermediğini düşünecek olursak, mevzu bahis sinirleri aldırıp rahatlama süreci çalışmamak adına her şey anlamına getirilebilir.
ders vermediği sürece işine aşık bir eğitmen ve ortalıkta görünmedikleri sürece sırf varoldukları için bile insanlara hayran bir toplum gönüllüsüyüm, unutmayın.
iplerin koptuğu yer tam da burası işte.
etrafımdaki kötü koşullanmış muhtelif sayıdaki şuursuz insanla, okuduğum kötü kurgulanmış sittin yazının oranı birbirini ziyadesiyle tatmin edecek şekilde. yani, kurgusu kötü insanların nasıl koşullandığına bakmaksızın, hemen hepsinin kötü yazdığını söyleyebilirim.
virgülleri, akıllı uslu kullanıp, cümlelerin götünü başını dağıtmamayı öğrendiğimiz gün ise, mutlu insancıklar olacağımıza inanıyorum, evet.
saçmalamak, konuşmak gibidir. ağzını her açtığında saçmalamasan da maaile saçmalıkların tümü zihnindeki küçük adamcıklarla birlikte oradan oraya fink atıyordur. bir gün gelir çat! diye saçmalamaya başlayabilirsin. ve o gün yine günlerden bir cuma'dır ve fakat bu defa farklıdır. aradaki boşlukları saymazsak en güzel bir kombin sırasına bile geçebilir derim ben. hadi bakalım.