Sev Beni

Monday, May 24, 2010

dün: John Doe ile sıkıntının dibine vurduk, öyle kaldık. gardolabımı -evet, gardolabımı- boşaltıp ne var ne yok yeniden katlayıp düzene soktuk. söz konusu boşaltma/ düzenleme aktivitesinin 2. dakikasında pişmanlıktan kafalarımızı duvarlara duvarlara vurmaya meylediyorduk ve fakat artık çok geçti. sonra dedik ki; "tivitır çıktı çıkalı baya bi tembel olduk hepimiz. oturup adamakıllı iki satır bi'şeyler yazsak güzel olmaz mı!". düşündük ve ne kadar haklı olduğumuza karar verdi.k sonra yazmaktan vazgeçtik, zira onun için bile çok sıkılmıştık. onun yerine kalkıp yemek yaptık.

barbunya güzel oldu, pilav da güzel oldu.

barbunya yine tam pişmedi, pilavın da dibi tuttu. afiyet olsunlar diledik.

Grey's Anatomy izlemeliydik artık. öyle de yaptık. 3 bölüm arka arkaya çok iyi geldi. finali daha sonraya bırakmak en mantıklısı olacaktı. hem zaten duygusal sallanımlarımızın da henüz müşerref olamadığımız bir kotası olmalı sanki.

bugün: "hepinize bir süprizim var; bugün aslında Cuma!" kafalar bundan ibaret. sabah beri ofiste Sia dinleyerek gömlek düğmelerimle oynuyorum. arada da kalp krizi geçireyazdım ama ales sonuçları yine açıklanmamış. kurdeşenlerimi dökmeye devam edebilirim bu durumda.

yarın: olsa da gitsek. bu kadar!

P.S.

Friday, May 14, 2010

tekbir-i mekanda zarafet vardır, ki artık bi siktirol siktirol siktirol çok rica edicem. bi de diğerlerinden daha gerizekalı olan insanların tamamına kafam girsin. amin.