Fin

Saturday, April 17, 2010

Oldukça başarılı bir Cumartesi öğleden sonrasında ofisinde pinekleyen bir adam düşünün. Sabah daha evden çıkmadan telefonu çalmaya başlayan bu adam "uykum bitti, artık kalkabilirim negzel" dediği o erken saatte bile bir şeylerin yolunda gitmediğinin farkındaydı aslında ve fakat evren'le çok fazla yüz-göz olmak istemediğinden ses etmedi, gülümsemeyle karışık kısmen memnuniyetsiz bir ifadeyle yola koyuldu. Telefonlar susmuyordu. "Az sonra ofisteyim, neyse ne!"ler birbirini kovalıyor, fena halde can sıkmaya başlıyordu. Neymiş efendim boya kokusuna alerjisi olan bir bebe derste fenalaşmışmış da soruna el atılması gerekiyormuşmuş falan fıstık. "Olm kızı gördüğüm an şımarıklık yaptığını anladım zaten, fenalaştığı falan yok şuursuzun!" diyerek anlatacaktı adam kızla karşılaştıkları o ilk anı daha sonra.

Hali hazırda yolunda giden her şey yeniden yola koyulduğunda adam galetalarını kemirmeye başladı keyifle, zira ortalık bok var gibi paniğe verildiğinden gelirken almayı planladığı unlu mamüllerin hiçbirini alamamıştı.

Güzel müzikler eşliğinde akıp giden dakikalar vardı daha sonra. Güzel insanların yaptığı konuşmalar, bakışmalar, gülüşmeler ve sayir. Ardından yine bir kız öğrencinin derste altına işediği haberini aldı. Kız "öğretmenim suyum akıyor." demiş, öğretmeni ise önce neden bahsettiğini anlamamıştı bile. Şaka gibi. Zavallı kız önce lavaboya sonra da evine yollanmış, adam da galetalarını kemirmeye devam etmişti.

Aralarda bol bol volta atmaya çıktı. Aralarda askerlik günleri aklına geldi tüyleri ürperdi. Canı tekila-martini karışımı bir şeyler içmek istedi. Sonra camdan baktığında dışarda toplanmakta olan kalabalığı gördü. Dakikalar geçti, kalabalık daha da toplandı, semirdi. Öğrendi ki eğitimcilerin yürüyüşü vardı. Çok geçmeden tam da beklediği şey oldu, evren eylem minibüsünü ofis penceresinin hemen önünde durdurmuştu. Hem de üzerindeki bir avuç şapşalla birlikte. "Elinde mikrofon varken sesini duyurmak için götünü yırtan bi biz varız heralde!" diye düşündü gülerek, "bir de ne dediği anlaşılsa malların tadından yenmeyecek." Biraz daha durup izlerse aşağı koşup oldukça yavaş ama gururlu ve huzurlu halay çeken eğitim-sen'cilere katılacağından korktu. "hafif yaylan, kafayı sola çevir, aynı anda sağ ayağı öne çıkar hoop topuk yere sonra kafayı sağa çevir sonra hoop sol topuk yere tey-tey-tey.."

Sesten tüm cinleri tepetaklak olduğunda yukarı katlara vurdu kendini. Güzel müziklerle birlikte güzel konuşmalara ve kahkahalara kaldığı yerden devam etti. Nutella'lı kurabiyelerin kaynağını sonunda bulduğu için minare bi tarafa, dünya diğer tarafa dolanmakta hiçbir sakınca görmüyordu haliyle.

"Hayat bana güzel amk!" dedi ve kulaklıklarını takıp binayı terketti.
Artık herkes mutluydu.