W-man

Wednesday, November 18, 2009

stop for a coffee
I start the day in the usual way
then begin to recall the things that you say
seems as if we're circling for very different reasons
I agree with this in part
but one day the eagle has to land
...

T-bomb

Tuesday, November 17, 2009

Hergün sendromundan gayet bağımsız olarak yazdığım işbu resim altı güzellemesinin başlıca iki amacı vardır.

bir) konsept kişisi olmamdan mütevellit monkey wearing headphones sonrası monkey doing decaff fikri çok hoşuma gitti.

iki) bugün kuruma gelerek kelime öğretimi konusunda başta şahsım olmak üzere ortamda bulunan herkesi heyecanlara gark edecek (!) bir yaklaşım sunan hatunu dinlerken 2-küsur sene önce dilbilimi terkederek ne kadar doğru bir karar verdiğimi gördüm. bir kez daha. huzurluyum.

Sister November

Monday, November 16, 2009

Artık kısa cümleler kuruyorum alt metinli bi yazı yazsam ne kadar komik olabilirim acaba diye düşündüm az önce. Daha sonra fikir değiştirip resim vermeden konuşuyorum alt metinli farklı bi yazı yazmaya karar verdim. Bütün bunları düşünmüş olmam bir önceki gönderide kullandığım gereksiz ayak resmi yüzünden olabilir ya da iki gündür pazartesi'nin üstüne çok gittiğim için kendimi kötü hissediyor olabilirim, zira herhangi bir günün şahsıma içerlemesini kaldırabilecek durumda değilim.

Yaklaşık 10 yıldır Ankara'nın beni ilk kez BU kadar darlandırmış olması da cabası, ki zaten evim ve işim arasında bıraktığım iki gıdımlık iz dışında ya manik oluşumlarda sosyalleşiyorum ya da sarhoş oluyorum. Kişisel farkındalık her zaman göründüğü kadar iyi bir şey olmayabilir kıssadan hissesi elde var bir.

Kanada'lıların gerizekalı ya da alık ve türevi yaratıklar olduklarına dair bi önyargım olmamasına rağmen (bkz. şimdiye kadar), ateş olmayan yerden duman çıkmıyormuş kıssadan hissesi elde var iki.

Tek çiçekle hayat geçer mi? sorusuna cevap verebilmek için tek profille hayatıma devam ediyorum. Bu da tek eşliliğe giriş 301 olarak değerlendirilebilir gayet, zira bi yerinden başlamak lazım. Kaldı ki Kasım ayı boyunca da hiçbir yerde sonbahar rüzgarlarını peşine takmış oradan oraya savrulan minik eros'lardan göreceğimi zannetmiyorum. Hem hava bok gibi soğuk (+) hem de evrene ters (-). Diğer taraftan şimdiye kadar hep büyük konuşup evrenle burun buruna gelmedik mi, geldik. O zaman, keser döner sap döner kıssadan hissesi elde var üç.

Elindekiyle yetinmek böyle bi'şey mi şimdi, anlamadım?!

P-tesi

Sittin gündür bi'şey yazmamış olmamın bahanesini bipolar ilham perilerine, sermayeyi de kediye yükledim gitti. Az önce de pirinç pilavımın dibi tuttu.

Rahatladın mı diye bi sor?
Hayır, az daha yaklaşarak.
Evet, dinle şimdi - bi taraftan da not al;

Bi gün pazartesi adında biriyle tanışırsam elini sıkmadan ölümüne tokatlarım muhtemelen.


Çukulata

Sunday, November 01, 2009

Siz bu satırları okurken ben bu satırları çoktan yazmış olacağım. Ayrıca isimlerinizin baş harflerinden duble SOS çıktığının farkında mısınız?

Büyük abla S., küçük abla S., büyük yeğen O., ortanca yeğen S. ve küçük yeğen S.'nin evde yarattığı cümbüş, gark olunan neş'eler, bi saniyede bulanıverdiğim huzur ve sayir bu sabah itibariyle sona erdi. Ben yine mutsuzum (bu defa özel bi nedenim var o ayrı). Ben yine SOS veriyorum. Çıkrıkçılar Yokuşu'nun hiçbi zaman bu kadar sevilesi olmadığını düşünüyorum. Ablalarım en az benim kadar/ belki de benden daha delimsi olduğu için seviniyorum. Yeğenlerim büyüdükçe, ki küçülüp cebime girebilirler artık, onlar için heyecanlara kapılıyor kendim için üzülüyorum. İple çekebileceğim belirli gün ve haftalar olsun istiyorum. Yerimde duramıyorum. Zamansız ve şuursuz ergen triplerine girebiliyorum. Durup durup gölgeme kışt! diyorum. Dengesiz ilham perilerim kaçtığı için adam gibi bi'şey yazamıyorum. Yazamayınca huzursuzlanıyorum. Gidip şokella kaşıklayayım en iyisi.