DeSalvo kişisi hayatının herhangi bir noktasında hakkını verir nitelikte bir Pollllyannnna kopyası olup olamayacağını merak etmişti hep. Tam bu merakını unutur olmaya başlamıştı ki, aynada malum kişiyi gördü bir gün. Ziyadesiyle şaşırmıştı karşısındaki görüntüye, zira deneyimlediği transparency illusion'dan başka bir şey olmayabilirdi de. Yoksa delusional bir persona mı yaratmıştı zihni geçen sürede? Hayır, hayır bu mümkün değildi! Bildiği "pozitif düşünürsen hayat sana pozitif şeyler verir or vice versa" düsturunu benimsemişti. Ya da benimsemeyip yandan attığını zannederken şemsiye açılıvermişti iç yerlerinde. Neyse ne, olumlu düşünme yetisini edinme yolunda emin adımlarla ilerler gürünüyordu sonuç itibariyle.
Hayat denen kevaşenin muhtelif yerlerine konan virgüller bir süre sonra yalama yapıyormuş onu meğer. Bünyeleri daraltan ve de atak moduna sokan menem oluşumlara nokta koyulamamasının nedenini gayet buna bağlıyorum bir bilim insanı (!) olarak, "I am much against that!" diyebilecek yüreğe sahip olan varsa beri gelsin. There's a NO in every job, evet...de nereye kadar be güzelim!? Şiştik şiştik teee fezaya çıktık nerdeyse, hala bi halt olduğu yok gibi görünmekte.
Çok fena haksızlık ediyorsunuz, sevgili DeSalvo! Taş olacaksınız billa..
Evet, the.beybi ile kendimizi içinde buluverdiğimiz kaosu bir şekilde atlatmayı başardık, suları durulttuk itina ile. Zamanında oralara bi yerlere yazmıştım "bunu da atlatırsak bi daha sittin zaman bir şey olmaz bize" diye, hala geçerlidir ve hatta aslı gibidir! Hiçbir şeyin uzaklığı da eskisi kadar uzak değil artık, mutluluk x 808 verici bir durum olduğunu belirtmeden geçmek eşşekliğin ta kendisidir an itibariyle.
İyi de, şimdi bir de şöyle bir durum var; 2 dakka huzur verin lan adama! Birinin bittiği yerde saniye sektirmeden bir diğerinin başlamasının sebebi ne ola..ki!? Sınanıyoruz, tamam, anladık ama boku çıktı hadisenin. Bu duruma da pembe gözlüklerle bakmak mümkün aslında, kendisi "andavallığın önde gideni" sıfatını hak eder niteliktedir, lakin bozmadan devam etmek gerek, ürkütmeyelim yavruyu. Evet, arkama yaslanıp takıyorum pembe gözlükleri, gördüklerimi de aktarıyorum ekleme yapmadan;
the.beybi ile aynı anda yaşanmakta tüm daralmalar ve atak modları, destek unsuru tavan yapmış durumda yani. İlk günden beri bi huzur yüzü göremediğimiz için de bağlılık oranı artmakta doğru orantıyla. Tam da bu noktada mantıksal çıkarıyorum; edilen sabırların sonu olacaktır selamet elbet, ve o gün geldiğinde (ben) cennette olacağım [cennet kavramı yanlış anlaşılmasın, metafor kendisi. bkz. "and when that day comes, i'll be in heaven"]. Gözlük camları yer yer buğulanmış bu arada, ilerilerde bir yerde şehir & iş değişikliği görür gibi oluyorum ama çok net değil.
Bünyeyi yoruyor bu gözlükler, konsantarasyonumu da kaybettim zaten aaah-ah! Bu durumda back where we started, back to reality değil dikkat çekmek isterim!
Tezden hiç bahis etmediniz, sevgili DeSalvo! Dibimiz düştü billa..
Hepsi bu işte, gözlükle ya da çıplak gözle görülenlerin hepsi bu. Gerçekliğin tam ortasında yaşıyorken her şeyi, oluşumlara yeni tanımlar yaratmaya çalışmak zaman kaybından başka bir şey olmayacaktır, zira gerçek olan tek şey aşk ise ve -vudukızımın yaptığı gibi- aşk ancak ve ancak bünyelere gönderme yapılarak tanımlanabiliyor ise, olanı yaşamak/ yaşananı yüceltmek en nefis bir hayat sırasına geçecektir - her ne kadar kevaşe olsa da (Alkan, 2007).
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
0 bows:
Post a Comment