Falling In Love Is Hard On The Knees

Tuesday, January 12, 2010

önüme gelen kaldırımla düşüp kalkmıyorum en azından diyerek kendimi avutabilirdim elbet. ancak çok pis kapaklandım bugün çamurların orta yerine. hem de çamura girmeyeyim derken. hem de normalde hiç geçmediğim bi yerden aheste aheste ilerlerken. önüme bakmazken. şarkı değiştirmeye çalışırken. son hatırladığımsa elimden fırlayıp gazellere karışan zavallı iPod ve en okkalısından savurduğum bi hayananıskim. ağrılar içinde huzurlu bi adamım artık, zira ne küfretme özgürlüğümden geçerim ne de müzikal keyfimden. öyle de bi sefa pezevengi var benden içeri.

*title için bkz. no kidding

So So Bir Cevap Değildir

Wednesday, January 06, 2010

öğlenin bir körü aklımı almaya çalıştı ama vermedim. gösteririm ama vermem gibi değil, yanlış anlaşılmasın; hem gösteririm hem veririm icabında. bilen bilir. başımın bağlı olması münasebetiyle olagetirdiğim bir hadise de değil. hem başımın bağlı olduğu önermesini de kabul etmiyorum. başım ağrısa ve ben (onu) bağlasam ne kadar işe yarar o düşünülsün önce. demek ki neymiş?! baş bağlamak eylemi konseptlerarası geçişlerde elverişli şartları oluşturmuyormuş.

mesela ben şimdi kafama bi taç geçirsem ve sokağa çıkıp yüz kişiyle hasbihal etsem kaçını gerçek bir pirenses olduğuma inandırabilirim? pirensesi geçtim gerçek bir pirens havası yaratmayı başarabilir miyim? peki illa ki bir hava yaratmak durumunda mıyım? o da olmadı sıfatlara takılıp isimlerin müstesnalığını unutmak neden ah!

benim bir adım var ve beni adımla çağırmanı talep ediyorum. adımı çağırdığında gelmem pavlov etkisinden değil yani. ikinci tekil kullandım diye de kimse üstüne alınmak zorunda değil bu arada. aklıma geldi, ortaya konuşuyorum, yerse.

ve evet, ne idüğü belirsiz ruh hallerine bürünüp şöyle böylelere takılmak çok saçma. mesela haftasonun ya iyi geçmiştir ya kötü. ikisinin ortası parçalı bulutlu kafalar basit bir metafordan öteye geçmez. ya da illa öyle olduğunu düşünüyorsan neden sorusuna cevap verebil. kaldı ki -ebil bile her zaman beceri anlamını taşımak zorunda değil. herkesin taşıdığı kendine en nihayetinde.

Sayamadım Boğazlarımı

Saturday, January 02, 2010

kötü başlayan yılın muhtelif şahaneliklere dalalet olmasını diliyorum an itibariyle, zira yılbaşı gecesi çakırkeyf bile olmamama rağmen sabah kalktığımda gayet akşamdan kalma bir ruh halindeydim. iki gündür de bildiğin hastayım. evrene sayıp sövmek yerine her an burnumdan çıkıverecekmiş gibi duran bademciklerimi oldukları yerde tutarak bu yılki boktan-gün kotamı dolduruyor olduğumu düşünmek istiyorum. böylesi daha güzel.