Take A Bow

Wednesday, October 29, 2008

Bloguma erişimimi engelleyen yandan yemiş karar mekanizmalarına ağız dolusu şarlayamadan yapılan hatadan geri dönülmüş bile. Yapılan hata deyince "İstanbul bugün bi facianın daha eşiğinden döndü sayın seyirciler!" girizgahlı tanker patlaması ve/ya gemi çarpması haberleri geldi aklıma. Faciadan hep kılpayı kurtulmamıza ve yapılan hatalardan her seferinde itinayla dönmemize rağmen aptallıktan imtina edemiyoruz bi'türlü; ironide üstümüze tanımıyorum haliyle. Bu bağlamda, ulusal bi sokağa çıkma yasağı ilan edilsin ve sadece zekiler sokakta gezebilsin; aptallar da koruma eşliğinde birbirleriyle görüşebilsin falan, modern dünyanın en büyük gerekliliği bu bence.

Geçenlerde yazmaya başlayıp daralmak suretiyle yarıda bıraktığım bi gönderi vardı. Artık dünyanın en şahane DVD oynatıcısına sahip olduğumdan ve ışıklarının her ne kadar pavyon esintisi yarattığı düşünülse de, fikrimin arkasında durduğumdan (bkz. evet, dünyanın en şahane DVD oynatıcısı), zikrimin ise üstüne binip gezmek istediğinden bahsetmiştim. İşte, o durum hala geçmiş değil.

Uzuncak bi süredir oturup fikir beyan etmişliğimin olmamasından mütevellit beyin zelzelesi yaşıyorum günlerdir. Hezeyanlarımla mutluluklarım arasında kalan rutinlerime de özel ilgi göstermem gerek bu durumda!

Rutin demişken, Jay bugün ilk kez ereksiyon oldu ya da ilk kez açıp gösterdiği için öyle olduğunu düşündüm. Either way, çok duygulandım. Doktor bana benzediğini, aynen benim gibi bipolar olduğunu söylediğinde de aynı şekilde duygulanmıştım. Hatta duygulanmaktan ağzım açık kalmıştı. Ayrıca kendisinden oolum olarak bahsettiğimde "aaaa hocam çocuğunuz mu var!" gibi tepkiler alıyorum ve yine duygulanıyorum :dilçıkaransımayli: Duygu-durum bozukluğu böyle bi'şey heralde.

Yıllardır yalnız yaşamaya alışmış bi adamım ve evin içinde sürekli birilerinin olmasından çok fena kıl kaparım, lakin tam da şu an evin boşluğundan gayet rahatsızım. French Vanilla böyle zamanlarda çekilemeyebiliyomuş diye düşünürken mum söndü gitti, follow the signs?

0 bows: