nefretlik durumlar

Wednesday, September 03, 2008

Şimdiye kadar yediğim en challenging mim bu olsa gerek, sırf bu yüzden pek sevgili syntax error dostuma bana bu kalbi kadar temiz mimi ayırdığı için en bi şahane sevgilerimi sunuyorum sulu öpücüklerimle birlikte.

Challenging dedim ya, ona istinaden şöyle bi açıklama felan yapmak yerinde olacaktır; benim gibi şahsı uyuz bi adamın en nefret ettiği durumları kategorilere ayırıp üstüne bi de sıraya sokması ziyadesiyle karın ağrısı bi durum. Yani sürekli nefret dolu bi insan değilim (!) bittabi, öyle görünüyor isem de işin kinayesinden mütevellit olmalı. Kişilikli mantıksal çıkarımlarım bi tarafa, obsesif-kompulsif eğilimlerim hayatı kimi zaman çekilmez kılar gibi gösterse de, -forgive the cliché- mükemmellik ayrıntılarda gizli olmakla birlikte detay canavarlığı, kişisel fark yaratımının en öncelikli vazgeçilmezlerinden biri felandır da.

Hal böyleyken, introduction introfunction ve hatta introfiction'a dönüşmeden şu şekil bi dizilem yapmak mümkündür;

kilim-paspas ve sayirin yamulan kenarlarının düzeltilmemesi. ne kadar görmezden gelmeye çalışsam da, içimi saran iflah olmaz ateş yaptığım işe de engel olmak suretiyle mevzu bahis kenarları kalkıp düzelttirmeye iter bünyeyi. yamuk tablolar da aynı etkiyi yapar. 1 saat uğraşmam gerekse de tekeer teker düzeltirim hepsini. kendi evim olmak zorunda değil bu arada. bakış açısı eksikliğini gidermek en ulvi bi görevdir bu bağlamda. (bkz. çalıştığım merkezin 8 katlı binasındaki 808 resim ve benzeri bugün düz duruyosa sayemdedir, o derece.)

bulaşıkların olduğu gibi mutfak lavabosuna doldurulması. sorumsuzluğun bu kadarı! derim sadece. kimine göre evin en az vakit geçirilen yeri olması sebebiyle kişiliksiz bi mekan olarak görülebilir, lakin kazın ayağı o kadar ucuz değil arkadaş! mutfak kutsaldır bi kere. yemek sonrası oturup sigara-kahve yapmak nasıl zevklidir bilmeyenler bi öğrenip çıksın karşıma. hadi tabakları olduğu gibi koydun, aralardaki o çatal-kaşıklar nedir yani, estetik ziro.

lavabodan çıkarılan tabakların itinayla yıkandıktan sonra büyükten küçüğe dizilmemesi. sürecin en acıklı kısmı bu olsa gerek. o kadar uğraşıp yıkadıktan sonra tabak-çanağı öylece paçavra gibi dizmek hiç adil değil. aynısı çatal ve bıçaklar için de geçerli. çay kaşıkları ve bilumum küçük culinary item boyutuna göre dizilmelidir. Hem toplarken sağladığı büyük kolaylığı da unutmamak gerek. öyle bi damla pirille dağ gibi bulaşığı yıkadım, temizledim, pampak ettim demeyle bitmiyo bu işler, azıcık duyarlı olun yahu!

kültablasına kül ve izmarit dışında yabancı madde atılması. tiryaki kimseleri en çok çileden çıkarabilecek durumdur kuvvetle muhtemel. şahsen, söz konusu maddeleri küllüğe atan her kimse burnunun ucuna basmak istemişimdir hep sigarayı. ironiye bakınız ki, aynı kimseler sigarayı muslukta söndürüp çöpe atan diğer kimselere uyuz olma lüksünü bulabilmektedir gayet. karşılıklı saygı ve sevgi çerçevesinde boğmak isterim bu tiplemeleri.

içmekte olduğum çay-kahvenin iznim olmadan dökülmesi. neymiş efenim soğumuşmuş. soğuk soğuk içilirmiymişmiş. ulan sana ne! ağız benim, dil benim, mide benim. hem sen sıcak içiyosun diye laf etmişliğim var mı ki şimdiye kadar malcan! havalar ısınmaya başlayınca da oy bi aysti olsa yok bi fırappe olsa diye ağlıyosun ondan sonra, hani soğuk içilmiyodu!

ortak yaşam alanlarının kişisel zevk-ü sefa dürtülerine alet edilmesi. çok geniş spektrumlu bi hadisedir kendisi. çoğunlukla eve kız atmaktan tutun da, tanımadığınız ve çok yakın olarak nitelendirilen insanların eve gelmesine kadar pek çeşitli türevlerinden bahsetmek mümkündür. bu kimseler nedense hep çok sinir bozucudur. hani önyargıyla felan yaklaşılır zaten, lakin yakınlaşma çabaları ve sosyalleşme güdüsü gözüme gözüme girmeye başladığı anda çığrımdan çıkarım gayet. sonunda uyumsuz ve sorunlu olarak addedilebilitem vardır ama başarmışımdır işte, herkes rahatsız olmuş ve eğlencenin doruklarına çıkamamıştır sayemde *yolilayi-huu yuffilayyi-hee*

sevilmeyen müziklerin çalınması. en bencil olduğum husus kendisi, farkındayım; lakin yapacak hiiiçbi'şey yok. ben böyleyim, yiyosa gelin.

Yukarıdaki asıl nedenler ve bi ondan daha fazlasından dolayı, yalnız takılmak ve huzur bozmamak adına her gün 60 kilometre yol yapan bi kimseyim. normal mi? evet. hayır. belki. hem dön de kendine bak bi önce, budur.

3 bows:

Başak Ağın said...

beş numeroyu favorim sayar, genel bağlamda saygılarımı sunmayı bi borç bilirim..

Dr. Osman TEZGEL said...

ben de 1 numaraya hasta oldum. kıvrık halı ve kilim kenarları ve buna ek olarak ters durmakta olan terlik tüm beynimi meşgul edebilir. uyutmaz o derece. ellerinize sağlık. öpücükler bil mukabele:)

Kenan said...

Aman yarabbi,
Bi de ben kendime takıntılı derdim... Hayat senin için zor Tyracım DeSalvocum Sinclareim Starlustım. Ne diyim, allah kurtarsın