i come in peace, bitch.!

Thursday, November 22, 2007

I have literally caught a lite sneeze. Bayılıyorum böyle şiirsel bi adam olduğum zaman, hani şiir bana ait değil, şiir de değil zaten şarkı sözü ama -sel'leşmek gerektiğinde, sözsel olmaktsansa şiirsel olmayı yeğlerim bu bağlamda. Devamında gelen caught a lite weight, lightning seeds göndermelerini ise içimde saklı tutmak niyetindeyim şu an.

Boys on my left side, boys on my right side, boys in the middle but you're not here. [whatever, sunshine, you keep doing your thing and I'll be doing mine. Not cool to be judgemental, whatsoever. sounds familiar? at all?]

Yeni ofisimde yazıcının iç gıcıklayan sesini dinlerken, saniyelerdir çıkmasını beklediğim Aralık dönemi parametresinin ilk sayfasının bembeyaz ucu göründüğünde nefessiz kaldığımı hissettim bi an. Yeni bi başlangıcın alameti olmasını beklediğim parametre basit bi sayfadan ya da listeden daha fazlasıydı benim için, ama anlamıyordu kimse ne çare.

DeSalvo delirmiş falan değil, bilakis bakış açısının ilklerin önemini kavrayabilmek adına ne kadar gerekli olduğunu vurgulayabileyim diye yazmış olmalı yukarıda görülen freaky satırları, bilginize.

"Elin ağzı torba değil ki büzesin" söyleminin alt kümelerinden biri mcık ağızlıları da kapsıyor ise, büzme işlemi ne kadar gerçekleştirilebilir onu merak ediyorum. Hem de çok! Bi de küfür yerine sövgü sözcesini kullanmak niyetindeyim bundan sonra. Hadiseye böyle daha bi yumuşaklık, bi tatlılık, bi renk falan kattığını hisliyorum (al bi tane daha). Bana küfür etti dallama! yerine, bana sövgülerde bulundu, bak haylaza ah-hah-hah! örneğinde olduğu gibi mesela. Dünya daha güzel bi yer olma mı böyle olduğunda!? Hı!?

upmetodate

Sunday, November 18, 2007

Main Menu ve Message Center arasında kalmışım n'eyleyim, arada da View Tracks bittabi de 2 hafta sonra gidiyosun adamım ne iş!

Su da kalmamış şarabın içeyim, i-was-thirsty-for-everything-but-water-was-not-my-style persona değilim, hyphenların canını seveyim.

Nedir şimdi bu! Tamamen doğaçlama anlatılan etken-edilgenlerin en edilgenlerinden biriyim, alından süzülen en bi parlak ter damlasıyım, tahtaya yazdığım en yamuk cümle, kuyruğu en kıvrık g'yim, anladın mı!?

Formatı bombozuk sayfalar arasında kendini gösterebilen en fancy -in every sense of the word- öbek olmanın gururunu yaşarken, kontrol s yerine kontrol z yapıveren başı bozuk kendini bilmezler sayesinde running in circles bi kimse oluveriyorum. Thank god the circle is a perfect one uuuu.

Sonuna kadar ayırdım satır aralarını gördün mü!? Kafan giricek nerdeyse ulan bi zahmet okuyabil artık yuh! Pragmatics is some kind of a scientific language study, in which non-sarcastic persons and such will most definitely lose the hell out of themselves , mmhmm.

buh-bye diedie buh-bye.

do it no more

Friday, November 16, 2007

Her şeyi oluruna bırakmak, oluru kabullenememek, olması gerekeni hayal etmek, kontrolsüz kalmak, iradeyi zaafa salmak, salınıp asılı durmak, durup kıpırdayamamak, kıpırtılara dayanamayıp solu(kla)yamamak, titreyip düşmek, kalkıp silkelenmek, bitip yıkılmak, yıkıntıları deşmek, deşilip yaralanmak, kanamak, ağlamak, çırpınmak, kuru gürültüyü dinlemek, dinlerken pabuçların altında ezilmek, ters dönmek, debelenmek, yutkunmak, delinmek, akmak, başa dönmek, yinelemek, görmemek, görünmemek, her şeyi oluruna bırakmak..

oynamıyorum artık.

Yarım çıplak, sesim çatallı, gözlerimse şişip şişmemek arasında kararsız bekliyor. Sense of humor ve cool olan her şey millerce uzakta bulduğu ilk masanın altına saklanmış günün geriliminin geçmesini bekliyor adeta. Kavun şarabının yerine şeftaliyi koyamadım, öylesine içtim, gece erken bitmemeliydi ama yine de "lütfen bu son şarkı olsun" dedim daha içeri girmeden. "Tonight was supposed to be fun!" oysa ki. Öyleydi de. Out of the blue gelen hediye ve çağrışımları ve göndermeleri ve anlamları ve taking turns anlatılan her şeyin "E işte sonunda ölmeli o zaman, n'oluyo ki öyle olunca!"lara gelmesi ve diğerleri. Filmi izlemek istiyorum artık ve yorum yapmak ve sigara yakmak ve ses çıkarmak avazım yettiğince..

yazmıyorum artık.

victory is a delusive whore

Thursday, November 15, 2007

Küçükken küçük kalmak istemeyip büyüyünce bi'taraflarımın arşa değeceğini falan düşünürdüm, büyüdükçe büyüyesim gelirdi. My Sweet Sweet 18 dönemlerinde ise meydana gelecek değişikliklerin libido artışı ve sivilce popülasyonunun patlayışından ibaret olacağını nereden bilebilirdim, kifayetsiz kalıverdim ortada dımdızlak - cıscıplak - cascavlak. Şimdi bakınca tek derdim hala büyümek olsa keşke demekten alamıyorum -kendimi- kontrol edemiyorum hatta. Fevri Persona'nın yerini Relatively Calm Sarcastic Persona'ya devrediş sürecindeki sancıları ise unutmuşa benziyorum şimdilerde. Kendi çemberimde neyi değiştirirsem değiştireyim hayatım boyunca anlam veremeyeceğim pek çok şey sabit kalacak yerinde onu gördüm/ görmezden gelirken gözüme gözüme soktum sonunda. Ben büyürken benden büyüklerin 0-6 yaş tavırlarına kaba etlerimi ayırarak gülmeye de alışmaya başladım. Şu an kendimi her ne kadar günah çıkarır vaziyette hissetsem de, yaptığım intikam planlarının en nihayetinde masum birer kelebeğe dönüşeceğini biliyorum.

Tüm imla kurallarına da uyuyorum yazılı anlatım esnasında. Gözlüklerimi taktım, gömleğimin düğmelerini boynuma kadar ilikleyip saçlarımı da yana yapıştırdıktan sonra siyah üç bantlarımı giyerek saldım kendimi sokağa. Yolda yürüyen kimsenin dönüp bakmayacağı ve hatta fark bile etmeyeceği bir kişilikken, yüzüme yayılan pis gülümseme daha da anlam kazanıyor aslında. Kıyafetlerimin altında sakladığım kocaman kasap bıçaklarının da yüzümü aydınlattığını hissediyorum, mutluluk bu işte.

no angel came..

it's a DeSalvo thing. .

Tuesday, November 13, 2007

..you wouldn't understand.

Her gün biraz daha nefret duyuyorum bir şeylere, birilerine. Hepsinin sebebi farklı ama özü aynı. Önüne geçmeye çalışmadığım gibi görmezden de gelmiyorum, bu defa dışa yansıması çok farklı sadece; sürekli güler yüz, bitmek bilmeyen bi memnuniyet ifadesi, ağız dolusu kahkahalar, ilgili ve alakalı yaklaşımlar ve niceleri, ben değil kısacası. DeSalvo'nun ipleri tamamen ele geçirmişliği olabilir mi diye düşündüm ama o da değil korkarım. "Savunma mekanizmasının böylesine can kurban!" dediğini duyuyorum iç yerlerimden bi sesin, "buldumcuk olma otur yerine.". Şimdilik dinler görünüyorum ama tedirginim çok, bakalım.

Belirsizliğin yarattığı baş ağrıları da yeme de yanında yat kıvamına geldi artık. Aşağılarda bi yerlere koyacağım resim her türlü açıklamayı saf dışı bırakacak nitelikte aslında, o yüzden de susup daha fazla konuşmamayı tercih ediyorum. Sadece;

Duvarları tutacak gücüm kalmadı, kaldığın yerden devam et, hadi gel beni kurtar..

Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket

i hate elevator music

Monday, November 12, 2007

- Otobüs sırasında sigara içen insanlardan nefret ediyorum (tüm kalbimle)

- Otobüs sırasında bok var gibi dibimde bekleyip gereksiz temasta bulunan insanlardan nefret ediyorum (tüm kalbimle)

- Cumartesi ve Pazar günleri ortalıkta amaçsız gezinip gereksiz kalabalık yaratan insanlardan nefret ediyorum (oldukça)

- Dört kişilik asansöre beşinci binmeye çalışan insanlardan nefret ediyorum. Bi de soranları var "5 kişi alır mı?" diye, kalıcı mallık ıslah olmuyo.

- 100gr. İngilizcesiyle guru kıvamına gelen öğrencilerden nefret ediyorum; "Hocam, bu egzersiz böyle çok vakit alıyo sanki, şöle yapsak daha iyi diğ mi!?" (gel yavrum kucağıma otur, sen yaptır, hazır kucağımdayken de "etken" ve "edilgen" çatıları görelim.?, "Hocaam, colorı yannış yazdınız (wrong write!) kitapta u'lu yazmış!" (kitap elindeyken de herkesin tuttuğu kendine kızım denmiyo ki, etik değil hiç.).

- Title Ms. Amos göndermesi bittabi. "Asansör müziği"nden nefret etmem, kaldı ki apartmanda asansör yok, iş yerindeki asansörde de müzik yok - ipod alıp takıcam yakında, yanlardan vidaladıkmı yürütemez kimse. şahane.

yet another dialogue of the year

Sunday, November 11, 2007

DeSalvo:
olm yarın ne züg yiycez

DeSalvo:
saate bak

the portakal.:
yatcam ben simdi

DeSalvo:
ben de öyle yapim

DeSalvo:
çok mantıklı geldi birden

the portakal.:
ahahahaa

şimdi bunun blog yapıcak nesi var demesin okuyucu, zira mesene'yi amaç değil araç olarak kullanmanın faidelerinden yararlanıyoruz sonuna kadar. Ha şöyle de bişi var; saatin bi'hayli geç olması nedeniyle artık zıbarılması gerektiğine Wykka'nın söylemi üzerine ayıkan DeSalvo kişisinin amaç ve aracı neresiyle ayıracağı şüphelere gark edebilir kimseleri..ki saçma sapan bi laf oldu zaten. İki satır eğleniyoruz şurda, budur yani (hadi sus yat sen!).

the portakal. says:
blog yaptım

DeSalvo says:
bakiim

DeSalvo says:
eahahaha ben de bi önceki bi dudaa yerde bi dudaa gökte gönderiden sona aynı karmaşıklıkta bişi beklemiştim

DeSalvo says:
gerçi kendi içinde ziyadesiyle karaşık bi diyalok zaten ya neyse artık

the portakal. says:
bizim için yekten açık bişise de

the portakal. says:
başkaları için garabet bi unsur olabilir diyorum ben

DeSalvo says:
haklısıns..düşün dur artık clocwork neye gönderme kafadaki kordelya neyin sembolü

DeSalvo says:
euheueheu

the portakal. says:
dimi laağn

DeSalvo says:
du hikaye yaziim hemen

DeSalvo says:
koca kafama iliştirdiğim ve bizon götünde arpacık gibi duran kordelyanın hafif sararmış ve kırışmış uçları kadar kederli ve pembeydi kalbim

the portakal. says:
ehahahaa

the portakal. says:
kederli ve pembe olayına bittim ben

*

who wants me-hee!.

Friday, November 09, 2007

Yeşil donlu, Sibel Can/ Ahu Tuuba/ Serpil Çakmaklı kart(postal)lı rüyalara dalmak niyetindeyim bundan sonra (boyun devrilsin DeSalvo!). Yeni yıla da kışlada dansözler eşliğinde girme planları yapıyodum ama Wykka sağolsun leblebi, çekirdek ve kola gerçekliğine ayıktırdı bünyeyi. Hem hepi börtlek suyuma vodka karıştıramadan girmek durumundayım yeni yaşıma, ama haksızlık bu ööle diğğ mii!?

Soru: İki dengesiz karşılaştığında dengesizin önde gidenini önden götürten dengesiz hangi dengeleri alt-üst ederek dengesini şaşırmış ve hangi dengesiz olmuştur!?

Cevap: İkinci dengesiz. Birinci kendini biliyo zaten.

#!@#>:(#!

Thursday, November 08, 2007

Giriyoruuuuum.Giriyoruuuuuuuuuum.Giiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiir.dim. Neye?

a) itin götüne
b) dans ayakabılarıma
c) gerdeğe
d) depresyona
e) dünya evine
f) antırapoza

..g ve sonrası şıkları yazmaya yüreciğim dayanmayacak. birilerini oyum oyum oyup iç yerlerine de bade koyasım var, evet. mahalle muhtarlığından da istifa ediyorum an itibariyle. o kadar. yıkılın şimdi.

#!@#>:(#! : pimi çekilmiş DeSalvo bombasıyım ta kendim şahsen, insanlık henüz D-bomb nası bişi bilmiyo tabi. az daha sabır.

new adventures on a4

Tuesday, November 06, 2007

Ebenin hörekesinde gövel ördeklerle meşk-ü sefa eyliyorum dünden beri! İkinci tekil kılığına bürünen gizli özne Ayşe Kadın (bkz. fasülyesi) demeden çıkmayacak saklandığı yerden.

Bu bir.

En kısa zamanda bi gurup kuracağım. Toplam dört eleman olacak ve hepsinin adının ilk harfi A olacak (ben de dahil), gurubun adı da aDÖRT olacak (A4 gibi aynen, evet.) Hatta gurup elemanları böyle ofis işleriyle haşır-neşir kimselerden seçilecek ki (bkz. familiarity to paper work) daha bi göndermeli ve manidar olsun. Hem -gurubu dinlemedim, önyargımın da farkındayım- kolibandı'ndan pek çok daha yaratıcı kanımca.

Bu iki.

Sigur Ros kimselerinin ne dediğini anlamıyorum ama dinle dinle şiştim kaç gündür. Arada değişiklik olsun diyerek -çerez muamelesi yapmadan- dinleyerek keyiflere gark olmuşumdur hep..de bu defa uyuşuk-mayışık bi kıvama getirdiler beni. Oradan-buradan şarkı sözlerinin çevirisini aramaya korkuyorum, o kadar yani. Now playing: Sigur Ros - Hafsol

Bu üç.

DeSalvo bir sıçrar, iki sıçrar, üç sıçrar, arada bi sigara yakar, dört sıçrar, beşinciye hazırlanırkeeeen falında çıkan pirensesin aasasını (hala bulamadım, neyse artık o) alır götüne sokar. Götüne giren aasa açılmayan pirenses kurbağaya dönüşür, bir sıçrar, iki sıçrar, üç sıçrar, dördüncü de DeSalvo'yla sidik yarıştıramayacağını anlar, geri sıçrar ve öpmesi için yanağını DeSalvo'ya uzatır. Ortalık yerde -hele de bi kurbağayla- öpüşmeyi sevmeyen DeSalvo kurbağayı alıııııır ve eve götürür. Uzuuuuun uzun öpüşürler ve mavi pancurlu evlerinde lila başlı gövel ördekleriyle mutlu-mes'ud yaşayıp giderler (DeSalvo uzuuuuun uzun kurbağayla öpüşmedi bittabi, eve gittiklerinde kıçına şaplağı yiyen kurbağa korkudan normal haline dönüverdi hemen.).

Bu da dört.


karma caramelized

Monday, November 05, 2007

Forgive me father for I have sinned - sorry in advance, I am SO doing it again.

Sigarayı karamelli kahveye batırıp yesem ya da karamelli Magnum'u ucundan yavaşşşça yakıp ciğerlerime çeksem daha zevkli olur mu? İşin vahimetini geçtim artık, tamamen bir keyf ve eğlence adamı olmuşum. Haftanın iki günü zil takıp zurna çalmaya heveslenmem hayırlara vesile olacağı yerde iflah olmaz bir alışkanlık sırasına geçmiş, korkmalı mı ki.?

"Put your head on my shoulder rather than the woods." demiştim ya kaç zaman önce, işte onu kendim bile çok ciddiye almamışım aslında. Geçen gece neyin varsa avuçlarımda bırakmışsın, bende kalanlarsa başını göğsüme yasladığında saçlarına takılıp kalmış. Ötesini-berisini düşünmeden, ağzıma sığmayacak kadar büyük laflar etmeden ve araya girecek -an itibariyle kısa görünen- birkaç ayın (ön)muhasebesine girişmeden, boşlukta çırpınan kelebeklerin coşkusuna ses çıkarmıyorum şimdilik.

Now playing: Tori Amos - Cooling

Not: Bugün fal baktırdım, askerlik dönüşü -ama döner dönmez- aile arasında bi söz, bi nişan, bi bi'şey varmış, potansiyel kayınbaba bile çıktı telve kıvamında. Hanemin ortasına yerleştirmişim hatunu, elinde de böyle pirenses aasası (neyse artık o) çok aşık olacakmışız birbirimize. Aile arası söz/ nişan hadisesinin hastası oldum özellikle, hadi bakalım uuuu maşalla.

Patchwork Persona

Friday, November 02, 2007

Now playing: Air - La Femme D'Argent


Kredi kartlarının arkasındaki güvenlik kodunun önemiyle biz insanların kıçına verdiği önem arasında hiçbi fark yok bence. Birinin yüzüne dokunursan sorun olmaz ama kıçına parmağını değdirdiğin anda kıyamet kopar, nedense. Hani gelen-giden selam vermek babında ellesin demiyorum bittabi..de tüm gün üstüne oturduğun ve en nihayetinde iki bacağın ortalık yerde birleştiği organımsı bi oluşum neden bu kadar önem arz eder hayatımızda anlamıyorum. Konuya giriş neden kredi kartlarıyla yapıldı onu da anlamıyorum zaten. Mevz-u bahis güvenlik kodunun son üç rakamı olmadan sanal semalarda bi halt edilememesi çıkış noktası kabul edilsin bağri.

Now playing: Zero 7 - Truth & Rights


Asıl konuya gelecek olursak; aslen çok afili ve vurgunç (bkz. vurucu, dokunaklı) bi gönderi yapmak niyetindeydim, lakin bilinç cinahlarında meydana gelen kısa devrelerin tüm zihinsel süreçleri felce uğratması sonucu yukarıdaki seyr-i zul meydana gelmiş bulundu. Eski günlerde pek bir eğlenerek (!) gerçekleştirdiğim ve hatta "host" ettiğim çevrimiçi-canlı (çok anlamsız, evet) derslerin etkisinde kalmış olmalıyım ki, kendimi esas oğlan ilan ettiğim resimli bi hikaye yaratmacası kurgulamak istedi cancağızım. Bu denli sulu bir ortamda vicud bulacak bir kurgunun tutarlılığından depderin bir endişe ediyorum korkarım.

Now playing: Zero 7 - Distractions


Siyahla beyazın cazibesine karşı koymak anlamsız, ille de ortasında bir yerde olmak isteyen her kişi sıradanda kalmayı kabul etmiştir en başında. Boyun eğmenin bile siyah-beyaz zevkine varılabilir, kinayedir, asildir. Dik Başlıyım: Siyah - Başım Dik: Beyaz.

Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket

Arada bir renklenmenin kimseye zararı yok, hele bana hiç. En dibe vurduğun zamanlarda, maske dediğin şeyin yalancılıkla arasına çektiği incecik duvardır renklenme. Tüm gün ve hatta tüm zaman siyah olman saçındaki beyazların kendini göstermesine engel olabiliyor mu? Işıkları kapattığında karanlık ortaya çıkarır tüm renklerini, korkma.

Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket

Yeniden siyahla beyaza karışmakla kendini bulmak arasında da var mıdır yalancıktan bir duvar!? Varsa sağdan sola silinmeye başlar suretin, ne hayalete benzersin ne gulyabaniye. Ama yoksa, kimseye çaktırmadan kosssskoca gökkuşağını bile siyah-beyaz yapabilirsin. Bırak herkes renkli bilsin, onlar ortasını görür sadece.

Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket