way up north

Sunday, October 28, 2007

Yola çıkarken yanıma aldığım hiçbir şeyin almadığım her şeyle ne kadar da uyumlu olduğunu gördüm bu gece. Ya da yazmaya başlarken aslen akılda olmayan her şey nasıl da akl-ı selim bir şekilde hiçbir şeyin yerini alarak tümleyiveriyor satırları, hayret! Şeftali suyunun kadifemsi dokusuyla karamelli kahvenin yoğun kokusu için de söylemek istiyorum aynı şeyi. Özellikle karamelli olmak zorunda değil ama, şarap sonrası ikincil ilahi içecek olduğunu bilen her tür kahve üzerine alınmalıdır söz konusu durumu.

There are times when there is this tune echoing in my not-really-sane-yet-perfectly-sober head and kinda whispering the exact words you whispered last fall..

Yol üzerinde belirlediğim her noktaya bir işaret bırakıyorum -hani daha önce demiştim ya, sonunda bir krallık olacak ve herkes happily-ever-after modunda yaşayacak- beni bulabilesin diye. Yalnızca bu defa ekmek kırıntıları yerine kan damlalarımı bırakıyorum ardımda. Saat 8'de hava iyice karardıktan sonra yola çıkmalısın, ancak o zaman farkedebilirsin damlaların yukardaki yansımasını. Sakın unutma, kimine göz yaşlarımı da eklemiş olabilirim o yüzden dikkatli ol toplarken.

Closed all the doors before I made this final decision. Heading to the ultimate dream and still waiting..

Göl kenarındaki iki katlı ahşap eve vardığında hemen önündeki iskelenin sonuna git ve senin için bıraktığım battaniyeye sarınıp dinlen biraz. Sandalyenin hemen yanında kapalı bir kutu göreceksin. İçinde bir kupa, bir kadeh ve bir bardak var. Seçimine göre farklı yollar belirecek önünde, ama korkma hepsinin sonunda ben varım.

It's just silence and me all around..

Çok az kaldı. Aradan bunca zaman geçmişken ve yol boyunca her şeyi ve hiçbir şeyi denemişken hayal kırıklığı yaşamanı istemem. Bu his çok farklı..alışkanlık gibi değil ama hep yapmak istiyorum, hep yanımda olmasını istiyorum, kimi zaman defolup gitmesini istiyorum ama çok uzaklaşmamak şartıyla. Bir kere bütünleştikten sonra kazısam da iflah olmaz korkarım. Sonuna geldiğinde anlayacaksan ne zırvaladığımı. Kaybetme korkusunun şehvetle karışıp gök kuşağına yansıması bence bu duygu, evet o kadar renkli ve cezbedici. Kim ne derse desin;

I'm loving you more and enjoying it less.

0 bows: