Life is the.bitch "sometimes"?

Tuesday, May 29, 2007

DeSalvo kişisi hayatının herhangi bir noktasında hakkını verir nitelikte bir Pollllyannnna kopyası olup olamayacağını merak etmişti hep. Tam bu merakını unutur olmaya başlamıştı ki, aynada malum kişiyi gördü bir gün. Ziyadesiyle şaşırmıştı karşısındaki görüntüye, zira deneyimlediği transparency illusion'dan başka bir şey olmayabilirdi de. Yoksa delusional bir persona mı yaratmıştı zihni geçen sürede? Hayır, hayır bu mümkün değildi! Bildiği "pozitif düşünürsen hayat sana pozitif şeyler verir or vice versa" düsturunu benimsemişti. Ya da benimsemeyip yandan attığını zannederken şemsiye açılıvermişti iç yerlerinde. Neyse ne, olumlu düşünme yetisini edinme yolunda emin adımlarla ilerler gürünüyordu sonuç itibariyle.

Hayat denen kevaşenin muhtelif yerlerine konan virgüller bir süre sonra yalama yapıyormuş onu meğer. Bünyeleri daraltan ve de atak moduna sokan menem oluşumlara nokta koyulamamasının nedenini gayet buna bağlıyorum bir bilim insanı (!) olarak, "I am much against that!" diyebilecek yüreğe sahip olan varsa beri gelsin. There's a NO in every job, evet...de nereye kadar be güzelim!? Şiştik şiştik teee fezaya çıktık nerdeyse, hala bi halt olduğu yok gibi görünmekte.

Çok fena haksızlık ediyorsunuz, sevgili DeSalvo! Taş olacaksınız billa..

Evet, the.beybi ile kendimizi içinde buluverdiğimiz kaosu bir şekilde atlatmayı başardık, suları durulttuk itina ile. Zamanında oralara bi yerlere yazmıştım "bunu da atlatırsak bi daha sittin zaman bir şey olmaz bize" diye, hala geçerlidir ve hatta aslı gibidir! Hiçbir şeyin uzaklığı da eskisi kadar uzak değil artık, mutluluk x 808 verici bir durum olduğunu belirtmeden geçmek eşşekliğin ta kendisidir an itibariyle.

İyi de, şimdi bir de şöyle bir durum var; 2 dakka huzur verin lan adama! Birinin bittiği yerde saniye sektirmeden bir diğerinin başlamasının sebebi ne ola..ki!? Sınanıyoruz, tamam, anladık ama boku çıktı hadisenin. Bu duruma da pembe gözlüklerle bakmak mümkün aslında, kendisi "andavallığın önde gideni" sıfatını hak eder niteliktedir, lakin bozmadan devam etmek gerek, ürkütmeyelim yavruyu. Evet, arkama yaslanıp takıyorum pembe gözlükleri, gördüklerimi de aktarıyorum ekleme yapmadan;

the.beybi ile aynı anda yaşanmakta tüm daralmalar ve atak modları, destek unsuru tavan yapmış durumda yani. İlk günden beri bi huzur yüzü göremediğimiz için de bağlılık oranı artmakta doğru orantıyla. Tam da bu noktada mantıksal çıkarıyorum; edilen sabırların sonu olacaktır selamet elbet, ve o gün geldiğinde (ben) cennette olacağım [cennet kavramı yanlış anlaşılmasın, metafor kendisi. bkz. "and when that day comes, i'll be in heaven"]. Gözlük camları yer yer buğulanmış bu arada, ilerilerde bir yerde şehir & iş değişikliği görür gibi oluyorum ama çok net değil.

Bünyeyi yoruyor bu gözlükler, konsantarasyonumu da kaybettim zaten aaah-ah! Bu durumda back where we started, back to reality değil dikkat çekmek isterim!

Tezden hiç bahis etmediniz, sevgili DeSalvo! Dibimiz düştü billa..

Hepsi bu işte, gözlükle ya da çıplak gözle görülenlerin hepsi bu. Gerçekliğin tam ortasında yaşıyorken her şeyi, oluşumlara yeni tanımlar yaratmaya çalışmak zaman kaybından başka bir şey olmayacaktır, zira gerçek olan tek şey aşk ise ve -vudukızımın yaptığı gibi- aşk ancak ve ancak bünyelere gönderme yapılarak tanımlanabiliyor ise, olanı yaşamak/ yaşananı yüceltmek en nefis bir hayat sırasına geçecektir - her ne kadar kevaşe olsa da (Alkan, 2007).

yazar-kaçar

Thursday, May 24, 2007

Bir önceki gün 10+ saat tez kasmış bünyenin hosur hosur uyuyor olması gerekir an itibariyle ama na-ah, mümkünatı yok stand-by pozisyona geçemedi bi türlü zihin, geliniz de çıldırmayınız!

*insert a happy happy picture here*

Yarın the.gang'in bir kısmı için büyük gün, pardon, bugün olmalı kendisi. "Hayırlısı" demekten her ne kadar şişilmiş olsa da, bu bağlamda gayet yerinde bir ifade. Peki, sevgili wykka, sözüm sana (parmağımla da işaret ediyorum bi taraftan), aynı şeyleri yer-içer duruma gelmiş olmamız ve hatta sen sevgilini göremiyorsun diye (!) benim de benimkini göremiyor olmam acaba iş ortamı için de geçerli olacak mı!? Merak sadece, hani kedi ölür ama hakkı asla ve kat'a yenmez ya, o hesap işte. Cümlenin devamı gelemedi nedense, boşluk doldurmak en iyisi sanırım..hmm..evet, mantık ile düşünülmeli ve en doğru kararlar verilmelidir her durumda ya da başka bir deyişle, nasıl mutlu olunacaksa o şekilde yaşanmalıdır mekan farkı gözetmeksizin. Neyse ne, ilerleyen satırlarda şu konulara değinmek istiyorum;

-hayatın hedesi
-mutluluğun kaynağı
-dil kursta öğrenilir mi?
-osuruğun faideleri

*nevermind the previous insertion, I switch subjects perfectly well, am I not cool!*

Yazdığım her şeyi silip kaçasım geldi bak şimdi de. Silmeden kaçayım en iyisi, kıçı başı bi tarafta kalsın böyle söylemler yamalı bohça gibi..

the.decision

Wednesday, May 23, 2007

Günler günleri kovalarken ve hayrına doldurduğu anketler bile halet-i ruhiyesindeki karmaşaları gözüne gözüne sokarken, DeSalvo kişisi sonunda "koyarım ulan dibine!" formunda baş gösteren söylemsel bir patlamayla şu kelimeleri döktürtür tıkır-yazarına:

..in this context, to clarify the.core of this study, it is of significant importance to pay super-extra attention to the.following statement;

"screw METU, congrats! on the.new position, dear DeSalvo."


Destiny or Circumstance?

Wednesday, May 16, 2007

-I'll go for the latter.

Ev-Anka-mall metro istasyonu-Onkoloji Hastahanesi-Kızılay TMR-Tunalı-Back to Kızılay-Ev arasında koca bir günü daha hiç etmiş bulunmaktayım. Bu yedilemenin bünyeyi en çok ilgilendiren kısmı ise Tunalı semalarında cereyan etti pek tabii ki. GJ's roof dahilinde birlikte olan Swiss Orange Moccha Chiller ve Mixed Berry -kısmen- göz göze geçirdikleri yaklaşık bir saat süresince günlerdir iç yerlerini kemiren hadiseleri tartışma imkanı bulmuş ve akabinde az da olsa rahatlamış gibi olmuştur.

Bu kaosu atlatırsak, diyorum, bi daha da sittin vakit bir şey olmaz bize. hatta yazıyorum şuraya "an itibariyle"!

Sahiplenme duygusu ve karşılığında beliriveren sahiplenilme olgusu bünyenin pek fazla alışık olmadığı bir durumdur aslen. Küreklerin ve de yüreklerin boşa sallanmadığının göstergesidir, tadı da pek hoştur. Zamana duyulan acil ihtiyaç ise ayrıca tartışılması gereken bir durum bu bağlamda, time heals everything, yes -bi de go fuck yourself as sensitively as possible- ha!

Evet, giriş ve gelişme yaptım şimdilik, zira sonuç hala belirsiz, itinayla belirginleştirilmeye çalışılıyor.

-Goodest luck on that, dear DeSalvo..

puro amore

Monday, May 14, 2007

Photo Sharing and Video Hosting at Photobucket

This is just a test, everything's gonna be unbearably perfect..!

In Between

Sunday, May 13, 2007

"..the sky turns green where I end and you begin."

*let there be no ending or beginning, let there be just us if, at all, possible..

sorular, soru işaretleri, anlamsız kelimeler, yarım kalan ifadeler, kaybolan ünlemler ve işte "in between". not lost in the middle of nowhere, yet trying hard to figure something out over which me has no control, unfortunately.

yukarılara uzanıp almak istediklerimi alamıyorum, canım çok yanıyor. az önce denedim, denemedim aslında, unutup uzandım, içimde bir şeyler yırtıldı sandım, yüzüm buruştu, gözlerim yaşardı..yine de fiziksel acılarla ruhsal acıları karşılaştıracak olsam akan sular duracaktır gayet.

varlığın, var oluşun bir parçasını öğrenen insanların gösterdiği tepkiler karşısında acıyan ruhun çaresizliğine aşkın bile yapabileceği fazla bir şey yoktur, tecrübeyle sabitlenmiştir. nedir bu kadar önemli/aşılmaz ve de anlaşılmaz olan!? kişi aynı kişidir, sittin senedir bağırlara basılan, belki de hayran olunan, dost bilinen, sırdaş tutulandır. her şeyin birkaç saniye içinde alt-üst olmasına izin vermek hangi derdin çaresidir!? durumlar bu kadar menem bir hale getirilip dünyanın sonu hazırlanmalı mıdır? her koşulda "normal" olanı belleyip ufacık bir değişiklikte karalar bağlamak hangi sıraya geçmektedir!? cevap bulmaya çalışılmamalıdır bu sorulara, mantık falan da aranmamalıdır. teoride işler görülebilecek her çözüm pratiğe döküldüğünde tepe-taklak olacaktır, zira insan faktörü işin içine girmiştir.

whatever it takes, sunshine, seriously, whatever it takes..I am so not giving up on you. after all, the.self is used to doing colors in his black&white way..!

the wig has to go, gorgeous!

Friday, May 11, 2007

"..painfully amazing!"
-DeSalvo-





heart-shaped hearts

Thursday, May 10, 2007

O orada acı çekiyorken benim de burada o acı çektiği için acı çekiyor olmam aşkın tanımı olarak kabul edilebilir mi!? Ya da yapmak istediğim pek çok şey varken elim kolum bağlı kaldığı için hırslanmam/ arıza moduna geçmem!? Yazmamam gereken şeyleri an itibariyle yazıyor olmam da tanımlamalara eklenebilir gayet; ama sen kendinden haber alabiliyorsun en azından, ben n'apayım, nerelere gideyim burada bir başıma!

Kısayım, uzayamıyorum, bekliyorum, bilmiyorum, sabrediyorum, henüz çok erken diyorum, dinletemiyorum, düşünüyorum hep...

-_-

Her Şeytan Kendi Bacağından Kırılır!

Wednesday, May 09, 2007

Günlerdir fik-fik gezen DeSalvo kişisi, artık sevgili bloguna da biraz ilgi göstermesi gerektiğini farketmiş, farketmekle kalmayıp "aşkın ateşi yakarmış ateşi(?).." nidaları eşliğinde, suratında anlamsız bir gülümseme ve körpecik vicudunun üst kısımlarında hafif bir sızıyla oturmuştur yerine...

Yazma eyleminin BU kadar zor olacağı günler de gelecekmiş demek ki! Duygu yoğunluğu doruk noktalarda gezindiği için mi yoksa hastahanede geçirilen günlerin hayat felsefesinde yaptığı gayet önemli değişikliklerden mi bilinmez -ki aslında ziyadesiyle bilinir, neyse- sözceleri seçip tümcelere devriştirmek pek bir akıllara zarar eylem sırasına geçmiş görünmektedir (hem komik hem de devrik bu cümle, çok yorgunum, düzeltemem!) (bkz. kendimle çeliştim yine, akıllara zarar bir eylem sırasına..., pek atılmalıdır tümceden).

Bünyeyi saygıyla selamlamalı an itibariyle, zira saçmalama potansiyeli son derece lezzetli bir kıvama gelmiş bu gece, speaking of which, şu an dinleniyor olmam gerekir! Doktor zoruyla alınan ve pek muhtemel daha da uzatılacak olan 10 (on) günlük raporun hizmet ettiği amaç da budur aslen, dinlenmek, toparlanmak, çabucak iyileşmek vs. ama geliniz ve de görünüz ki bu durumu uygulamaya koymak şu sıra çok ama çooook zor; Aşık mıyız? Evet! Keşkül kişisi (bkz. sevgili sevdicek) dışarılardayken evde kös kös oturmak/ yatmak andavallık olmaz mı!? Hem hepi topu yarım saat bile görüşülse dope-ing etkisi yapar bünyeye, misler gibi vallahi hehe

Olmuşuz, evet..

Zaten sigarayı da bırakmış olan DeSalvo kişisi, göz kapaklarına ve de bedenine çöken ağırlığa daha fazla dayanamayarak "aşkın ateşine dağlar dayanmaz, aşk bir hastalıktır tabip anlamaz.." fısıltıları arasında yavaşça yatağına yönelir..